Ne zaman bu satırlara aklımdan ve kalbimden bir şeyler dökmek istesem yaşadığım ilk duygu kararsızlık oluyor. Bunu şans olarak yorumluyorum, birden fazla konuda söyleyecek sözüm var diye seviniyorum kendimce. Üstüne kafa yorduğum konuların tamamı uzmanlık alanım içinde değil elbette. Bir vatandaş olarak, bir eş, bir anne olarak, bir kadın, bir dost olarak, bir seçmen olarak ya da bir komşu olarak söyleyeceklerim oluyor. Dikkat çekmek istediğim konular dolanıyor aklımda. Sözcüklerimin kimseye ulaşmadan, kimseyi düşündürmeden evrende kaybolup gitme olasılığını göze alarak yazıyorum. Çünkü yazmak beni ben yapıyor. Bir yazar olduğum için değil, düşündüklerimi basit bir filtreden geçirerek ve sahiden hissederek yazdıklarım için. Yazmak kendime olan inancımı güçlendiriyor. Sesim kısılabilir, kekeleyebilirim, heyecanla dağıtabilirim ama sözcükler aynı kalır. Söz uçar yazı kalır. Bu girizgahı neden yaptım dersiniz? ‘Bir doktorun, ülkenin gidişatına, sosyal konulara, gündeme ilişkin yazması, fikir beyan etmesi, tavsiyede bulunması yadırganır’ diyenler olduğu için. Onlara cevap vermek için değil bu yazı. Maalesef onları bu kadar da ciddiye almıyorum. Aksine, herkese seslenmek için yazıyorum. Mesleğiniz, hayattaki rolünüz sizi kısıtlamasın. Yetkileriniz sınırlı olabilir.
Ancak aklınız ve hisleriniz sonsuz ve bağımsızdır. Ve kim bilir belki de birileri sizin sözcüklerinizi sabırsızlıkla bekliyordur. Bir şeyi düzeltir, bir şeyi değiştirirsiniz. Sizi durdurmak isteyenler olacaktır ama durmayınız. Üniversite yıllarım tüm tıp fakültesi öğrencileri gibi uykusuz, yorgun ve dolu dolu geçti. Sosyal bir insan olmaktan alıkoyamasa da beni, zaman zaman sınırladı. Çünkü zaman sonsuz değildi, yetişmek zorunda olduklarım, geride bıraktıklarıma hep nanik çekti. İhmal ettiğim insanlar, kaçırdığım oyunlar, konserler, yarım bıraktığım kitaplar oldu. Özlemekten yorgun düştüğüm yerler, çekmediğim fotoğraflar...
Eksik kalan şeylerim oldu. Ama uzaktan da olsa baktım onlara. Koşturmacamın bu rasyonel kısmı bittiğinde, diplomam duvara asıldığında, yalnızca doktor olduğumu düşünenler oldu. Oysa ben diplomamı gördüklerinin aksine duvarıma değil, hayatıma asmıştım. Bir doktorun sahip olması gerektiğini düşündüğüm tüm nitelikler için dolmaya hazır bir havuzdum ve aynı anda açtım hayatın musluklarını. Zamanla doldum. Yeni yetkinlikler için eğitimler, yeni amaçlar için yollar aldım. Çünkü söyleyecek sözlerimin anlaşılması güç tıp terimlerinin dışında olmasını önemsemem gerektiğini ta küçükken anlamıştım. Babam, öğretmenimken. Babam düşünürken. Babam düşündüklerini bize basit sözcüklerle anlatmaya çalışırken. Annem babamı can kulağıyla dinleyip üstüne kendinden de koyarken. Evimizde iyiye, güzele dair yarışılırken. Hayatın mesleklerden öte bir anlamı olduğu konuşulurken. Önce insan olmamız salık verilirken.
Daha iyi bir dünya hayal ediyorum. Bütün çabam, düşünmem, didinmem, anlatmam, gelişmem bundan. Ben, dünyaya gelmelerine aracılık ettiğim çocuklara daha iyi bir dünya istiyorum. Eleştirim, takdirim, önerim hep onlar için. Bugün değil, yarın için. Ben bir doktorum evet ama doktor olmasaydım başka bir Gökçen olurdum. Yine düşünen, yine okuyan, yine anlatan bir Gökçen olurdum. Anne olurdum, eş olurdum yine, evlat olurdum, kadın olurdum yine. Yükümlülüğüm bundan. Doktorluğumsa tacı başımın, uzman aklım, en akıllıca yatırımım. Ama ben her şeyden önce akıl bahşedilmiş bir basit insanım. Yazacağım.
Yazacağım Hep
Ne zaman bu satırlara aklımdan ve kalbimden bir şeyler dökmek istesem yaşadığım ilk duygu kararsızlık oluyor. Bunu şans olarak yorumluyorum, birden fazla konuda söyleyecek sözüm var diye seviniyorum kendimce. Üstüne kafa yorduğum konuların tamamı uzmanlık alanım içinde değil elbette. Bir vatandaş olarak, bir eş, bir anne olarak, bir kadın, bir dost olarak, bir seçmen olarak ya da bir komşu olarak söyleyeceklerim oluyor. Dikkat çekmek istediğim konular dolanıyor aklımda. Sözcüklerimin kimseye ulaşmadan, kimseyi düşündürmeden evrende kaybolup gitme olasılığını göze alarak yazıyorum. Çünkü yazmak beni ben yapıyor. Bir yazar olduğum için değil, düşündüklerimi basit bir filtreden geçirerek ve sahiden hissederek yazdıklarım için. Yazmak kendime olan inancımı güçlendiriyor. Sesim kısılabilir, kekeleyebilirim, heyecanla dağıtabilirim ama sözcükler aynı kalır. Söz uçar yazı kalır. Bu girizgahı neden yaptım dersiniz? ‘Bir doktorun, ülkenin gidişatına, sosyal konulara, gündeme ilişkin yazması, fikir beyan etmesi, tavsiyede bulunması yadırganır’ diyenler olduğu için. Onlara cevap vermek için değil bu yazı. Maalesef onları bu kadar da ciddiye almıyorum. Aksine, herkese seslenmek için yazıyorum. Mesleğiniz, hayattaki rolünüz sizi kısıtlamasın. Yetkileriniz sınırlı olabilir.
Ancak aklınız ve hisleriniz sonsuz ve bağımsızdır. Ve kim bilir belki de birileri sizin sözcüklerinizi sabırsızlıkla bekliyordur. Bir şeyi düzeltir, bir şeyi değiştirirsiniz. Sizi durdurmak isteyenler olacaktır ama durmayınız. Üniversite yıllarım tüm tıp fakültesi öğrencileri gibi uykusuz, yorgun ve dolu dolu geçti. Sosyal bir insan olmaktan alıkoyamasa da beni, zaman zaman sınırladı. Çünkü zaman sonsuz değildi, yetişmek zorunda olduklarım, geride bıraktıklarıma hep nanik çekti. İhmal ettiğim insanlar, kaçırdığım oyunlar, konserler, yarım bıraktığım kitaplar oldu. Özlemekten yorgun düştüğüm yerler, çekmediğim fotoğraflar...
Eksik kalan şeylerim oldu. Ama uzaktan da olsa baktım onlara. Koşturmacamın bu rasyonel kısmı bittiğinde, diplomam duvara asıldığında, yalnızca doktor olduğumu düşünenler oldu. Oysa ben diplomamı gördüklerinin aksine duvarıma değil, hayatıma asmıştım. Bir doktorun sahip olması gerektiğini düşündüğüm tüm nitelikler için dolmaya hazır bir havuzdum ve aynı anda açtım hayatın musluklarını. Zamanla doldum. Yeni yetkinlikler için eğitimler, yeni amaçlar için yollar aldım. Çünkü söyleyecek sözlerimin anlaşılması güç tıp terimlerinin dışında olmasını önemsemem gerektiğini ta küçükken anlamıştım. Babam, öğretmenimken. Babam düşünürken. Babam düşündüklerini bize basit sözcüklerle anlatmaya çalışırken. Annem babamı can kulağıyla dinleyip üstüne kendinden de koyarken. Evimizde iyiye, güzele dair yarışılırken. Hayatın mesleklerden öte bir anlamı olduğu konuşulurken. Önce insan olmamız salık verilirken.
Daha iyi bir dünya hayal ediyorum. Bütün çabam, düşünmem, didinmem, anlatmam, gelişmem bundan. Ben, dünyaya gelmelerine aracılık ettiğim çocuklara daha iyi bir dünya istiyorum. Eleştirim, takdirim, önerim hep onlar için. Bugün değil, yarın için. Ben bir doktorum evet ama doktor olmasaydım başka bir Gökçen olurdum. Yine düşünen, yine okuyan, yine anlatan bir Gökçen olurdum. Anne olurdum, eş olurdum yine, evlat olurdum, kadın olurdum yine. Yükümlülüğüm bundan. Doktorluğumsa tacı başımın, uzman aklım, en akıllıca yatırımım. Ama ben her şeyden önce akıl bahşedilmiş bir basit insanım. Yazacağım.