Çok sık olmamakla birlikte ulaşım için taksi kullandığım günlerden biriydi. Gideceğim mesafe taş çatlasın, trafik olması halinde 15 dakika sürebilecek bir mesafe. Ve bu süre içinde taksi şoförü, önce eşiyle, sonra anladığım kadarıyla şehir dışında üniversite okuyan oğluyla, iki kez trafikteki bir başka sürücüyle ve sonra da gittiğim sitenin güvenlik görevlileriyle tartıştı. Açık olan radyoda duyduğu haberlerle de kavga etti ama onları saymayayım. Çünkü insan bir radyoya bıçak çekemiyor, kafa atamıyor şükür ki, küfürle yetiniyor.
Şoförün her yükselişinde, kalp atışlarım hızlandı. Son derece basit ve hatta diğer günlere nazaran sakin, rahat bir günümde tüm enerjimi aşağı çeken agresif tavırlar, aslında hiçbir dayanağı olmayan olası kavgalar, pusuda bekleyen tehlike... Böyle şeyler beni her şeyden önce düşündürür. Korkutmaktan daha önemlidir bu. Bir insanın evine, işine, sosyal yaşamına ve en çok da bakışlarına, ses tonuna yansıyan bu öfkenin kaynağını kurutmak isterim. Bir adamın karısına, hiç tanımadığı insanların yanında ağıza alınmayacak sözler sarf edip, küçük bir sorunu mutsuzluğunu kusmak için fırsat sayması nasıl düşündürücü olmaz?
Ya da trafikte ufak bir problemin karşılıklı büyük beddualarla sonuca varması. İnsanları sevgiden ve doğru iletişimden uzaklaştıran sonsuz sayıda şey var, bunlara terapilerimizde sıklıkla rastlıyoruz ve hatta çeşitlilikleri karşısında şaşkına dönüyoruz.
Aile terapilerinde en sık rastladığımız şeylerden biri, insanların birebir kavgalar, tartışmalar yerine, meselelerini günlük hayatta karşılaştıkları ufak sorunlar sırasında birbirlerine öfke kusarak konuşmaları. Bu çok önemli bir yanlış. Bu, biriktirmiş ve kabartmış olmanın bir kanıtı. Birbirimize birer damla su sıçratıyor ve sonra birbirimizi okyanuslarda boğuyoruz. Bunu engellemenin bir yolunu bulmalıyız. Ben grup terapilerinin, altın günleri gibi yaygınlaşması gerektiğini düşünenlerdenim. Ayrıca aile terapilerinin de büyük bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürülmesi gerektiğini düşünenlerden.
Evliliklerin sorunsuz sürmesi, yaşanan sorunların üstesinden gelmesi ya da aşılamayan sorunlar neticesinde ayrılık kararlarının sorunsuz uygulanması için gereken şey, insanların birbirleriyle sorunlarını vakitlice konuşması. Günlük yaşamdaki problemlerle özel yaşamdaki problemlerin arasındaki öfke geçişlerinin en aza indirilmesi büyük bir ihtiyaç. Bunu görmek için ister taksiye binersiniz, ister manavdan alışveriş edersiniz, ister asansör beklersiniz, ister mağaza gezersiniz. Biz neden bu kadar öfkeliyiz, öfkemizin kaynağı nedir, onu nasıl kuruturuz, birbirimizi severek ve sayarak nasıl yaşarız; bu cevapları bulmalıyız.
Neden Bu Kadar Öfkeliyiz?
Çok sık olmamakla birlikte ulaşım için taksi kullandığım günlerden biriydi. Gideceğim mesafe taş çatlasın, trafik olması halinde 15 dakika sürebilecek bir mesafe. Ve bu süre içinde taksi şoförü, önce eşiyle, sonra anladığım kadarıyla şehir dışında üniversite okuyan oğluyla, iki kez trafikteki bir başka sürücüyle ve sonra da gittiğim sitenin güvenlik görevlileriyle tartıştı. Açık olan radyoda duyduğu haberlerle de kavga etti ama onları saymayayım. Çünkü insan bir radyoya bıçak çekemiyor, kafa atamıyor şükür ki, küfürle yetiniyor.
Şoförün her yükselişinde, kalp atışlarım hızlandı. Son derece basit ve hatta diğer günlere nazaran sakin, rahat bir günümde tüm enerjimi aşağı çeken agresif tavırlar, aslında hiçbir dayanağı olmayan olası kavgalar, pusuda bekleyen tehlike... Böyle şeyler beni her şeyden önce düşündürür. Korkutmaktan daha önemlidir bu. Bir insanın evine, işine, sosyal yaşamına ve en çok da bakışlarına, ses tonuna yansıyan bu öfkenin kaynağını kurutmak isterim. Bir adamın karısına, hiç tanımadığı insanların yanında ağıza alınmayacak sözler sarf edip, küçük bir sorunu mutsuzluğunu kusmak için fırsat sayması nasıl düşündürücü olmaz?
Ya da trafikte ufak bir problemin karşılıklı büyük beddualarla sonuca varması. İnsanları sevgiden ve doğru iletişimden uzaklaştıran sonsuz sayıda şey var, bunlara terapilerimizde sıklıkla rastlıyoruz ve hatta çeşitlilikleri karşısında şaşkına dönüyoruz.
Aile terapilerinde en sık rastladığımız şeylerden biri, insanların birebir kavgalar, tartışmalar yerine, meselelerini günlük hayatta karşılaştıkları ufak sorunlar sırasında birbirlerine öfke kusarak konuşmaları. Bu çok önemli bir yanlış. Bu, biriktirmiş ve kabartmış olmanın bir kanıtı. Birbirimize birer damla su sıçratıyor ve sonra birbirimizi okyanuslarda boğuyoruz. Bunu engellemenin bir yolunu bulmalıyız. Ben grup terapilerinin, altın günleri gibi yaygınlaşması gerektiğini düşünenlerdenim. Ayrıca aile terapilerinin de büyük bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürülmesi gerektiğini düşünenlerden.
Evliliklerin sorunsuz sürmesi, yaşanan sorunların üstesinden gelmesi ya da aşılamayan sorunlar neticesinde ayrılık kararlarının sorunsuz uygulanması için gereken şey, insanların birbirleriyle sorunlarını vakitlice konuşması. Günlük yaşamdaki problemlerle özel yaşamdaki problemlerin arasındaki öfke geçişlerinin en aza indirilmesi büyük bir ihtiyaç. Bunu görmek için ister taksiye binersiniz, ister manavdan alışveriş edersiniz, ister asansör beklersiniz, ister mağaza gezersiniz. Biz neden bu kadar öfkeliyiz, öfkemizin kaynağı nedir, onu nasıl kuruturuz, birbirimizi severek ve sayarak nasıl yaşarız; bu cevapları bulmalıyız.