“5 yıl boyunca çimdiklene çimdiklene, itilip kakılarak ne kadar kaçmaya çalışsam da kurtulamadığım bir eziyeti yaşadım. Bunu bana yapan kuzenimdi, öz be öz amcamın oğlu. 18 yaşıma geldiğim gün işime yaramazsın artık dediğinde kahkahalarla gülmüştüm. Yaşım beni kurtarmasaydı da zaten ben kaçacak kurtulacaktım ondan. Herkes başaramazsın demişti baban seni nasıl oldu da liseye gönderdi hadi lise okudun asla üniversite okumana izin vermezler demişti. Kaçacaktım kurtulacaktım meğer yaşlanmışım beyefendinin gözünde, bilseydim ben gidince aynı şeyi kardeşime yapacağını asla ayrılmazdım evden ya da kardeşimi de yanıma alırdım. Düşünemedim tek istediğim oradan kurtulmaktı. Zavallı minik bebeğim daha 15 yaşındaydı astı kendini, o pislik yüzünden canına kıydı. Çok düşünmüştüm ölmeyi ama korkuyordum öyle çok korkuyordum ki her defasında kitaplara sığınır okur okur hayal kurardım. Benim kurtuluşum kitaplar oldu doktor. Şimdi ise yıllarca kafamı gömdüğüm kitaplar derdime çare olmuyor.”
Menekşe, genç yaşına rağmen çökmüş omuzları ve yılların gerginliğiyle harmanlanmış meslek yorgunluğunun izleri ile birleşmiş sert yüz hatları ile mahkeme salonlarında karşılaşmaktan rahatsız olacağınız türden biriydi. Bu rahatsızlık tabi o karşı tarafta ise yaşanır zira mesleki anlamda tuttuğunu kopartan bir kadın.
“ Benim baktığım davalar tecavüz, taciz, aile içi şiddet ve ihmal davaları Gökçen hocam. Kendi yaralarıma merhem olamasam da başka kadınları savunurken rahatlıyorum. Biliyorum işin özüne bakıldığında kendimi kandırıyorum, psikolojide savunma mekanizmalarında örnek vaka olarak gösterilebilirim aslında. Terzinin kendi söküğünü dikemediği durumda bende başkalarının söküklerini dikerek huzur buluyordum yıllarca. Ta ki o hayatıma girene kadar. Niye evlendim ki ben, hangi akla hizmet yaptım bunu bilmiyorum. Hadi evlendim oldu bir kere, e sex yok hayatımızda, boşanamıyorum da.”
Artık o söküğü dikmek istiyordu. Kendi söküğünü, başkalarınınkini dikmeye devam edebilirdi sonrasında yine. Yaşadığı olumsuzluklarla baş etmede duyduğu öfkeyi mesleki hırslarıyla birleştirmiş ve başarılı olmak için aracı ilan etmişti yıllarca. Artık daha normal bir duygu durumu içinde olmak ve tabii ki ilişkisini adam akıllı yaşamak istiyordu. Boşanmak isteseydi çoktan boşanırdı zaten, bundan emindim. Evliliğine tutunduğu, eşini sevdiği için ve en önemlisi mutlu olmayı herkes gibi hak ettiğini bildiği için benimleydi.
“Nasıl bir süreç yaşadık ya da yaşayamadık anlatmam gerekiyor biliyorum. Şöyle 7 aylık evlilik ya da ev arkadaşlığı demek lazım herhalde bizim durumumuzda buna. Öyle ya da böyle gidiyordu. İlk bir ayın sonunda eşim baktı ki benden ona cinsel anlamda kadınlık yok, denemedi bile, sadece sordu neden diye. Yapamıyorum diyebildim sadece. Şansıma o dönem ikimizin de ilgilenmesi gereken oldukça ciddi davaları vardı. İşe gömdük kafalarımızı ve bugüne geldik. Sabırla bekliyordu da ben onu banyoda mastürbasyon yaparken görünce ne yapacağımı bilemedim. Zaten bildiğim şeyle yüzleştim ve sanırım ağır geldi.”
Bildiği bir şeyle yüzleşmişti evet, şimdi onu bilmek zorunda kaldığını unutmak istiyordu. Karışık gibi değil mi… Değildi.
Menekşe, soruları benim adıma soruyor, sonra da cevap veriyordu. Mesleğinin verdiği bir alışkanlıktan kaynaklandığını biliyordum bu durumun. Kendi sorunu ile ilgili konuşurken kelimelerle oynuyordu adeta. Sevmiştim bu halini ve müdahale etmek yerine konuşmasını akışına bırakmayı tercih ettim. Hazırdı çözülmeye ve akan nehrin önüne set çekmek gibi bir niyetim yoktu. Zaten onun içinde örülü olan seti yıkmak değil miydi amacımız? Tek merak ettiğim konu Alin’in nasıl biri olduğu ve tedavi aşamasında nasıl bir tepki vereceğiydi.
“ Ali yani eşim çocukken yaşadıklarımdan habersiz. Asla anlatmadım, aslında bunu konuştuğum ilk kişi sizsiniz. Ali ile mahkeme salonunda aynı davanın tarafları olarak tanıştık. Davanın içeriği önemli değil ama karşımda kim olsa çiğ çiğ yiyebileceğim bir konuydu onu söyleyebilirim. Çok keyif aldım onunla yaşadığım o adli sürtüşmeden. İyi rekabet etti benimle ama haksızlardı haliyle de kaybettiler. Dava sonrası ofisime çiçek yollamış ‘gördüğüm en dişli ve DİŞİ rakiptin’ diye bir notla birlikte. Birden bir şey oldu ve ardından gelen telefonda teklif ettiği yemekte buldum kendimi. Uzun sohbetler, birlikte gidilen filmler derken aylar geçti yakındık ama aynı zamanda uzak. Adını koymaya çalışıyordu farkındaydım. Zamanla ona güvendim, kendimce koyduğum mesafeyi biraz aştım mesela elimi tuttuğunda ilkti o. Benim daha önce hayatımda kimse olmadı, şey biliyorsunuz işte geçmişimi saymazsak. Ne sevgili ne erkek arkadaş bilmedim kitaplardan ve sonrasında işimden başka bir şey girmedi hayatıma. Varlığı ile yüreğimde öyle bir yere dokundu ki kapıldım, farklı bir kırılma yaşadım. Hiç unutmuyorum tam 7 ay olmuştu ne tesadüf ki evliliğimin de 7. ayı ve buradayım neyse cumartesi öğlen saatlerinde buluştuk. Sinemaya gittik önce, sinemada elimi tuttu neyse ki sinema salonu, yüzüm ne haldeydi bilmiyorum ama karanlık salonda gergin ve garip bir halde perdede akan görüntülere baktım ve kaldım. Garip bir huzur ve rahatlık çökmeye başladı bir süre sonra film bitti dışarı çıktık. ‘Şimdi yemeğe gidiyoruz’ dedi bana, her şeyi önceden ayarlamış özel bir masa mumlar hatta müzik. E bende salak değilim yaşım olmuş 35 o deseniz 37 beklenti belli, ya da ben art niyetli düşünüyordum. Yemek güzeldi sohbetimizde keyifliydi, yemeğin sonuna doğru paldır küldür lafa dalıp evlenme teklif etti hem de dizlerinin üzerine çökerek ensemde kemancı gıy gıy aptala döndüm. Bende romantizm ne gezer, içim katran karası taş olmuşum ben.”
Sözlerinin arasında gözlerinden akan yaşları silerken öyle bir kahkaha attı ki içindeki acıyı tarif edecek kelime bulmakta zorlandığı belliydi. Bir kadın bunca acıyla böyle ayakta kalsın ve de kariyerinde başarılı olsun. Kadınların gücüne bir kez daha inandım. Kendi adıma gurur duydum. Menekşe yorgun bir savaşçı gibi oturduğu koltukta karşımda durmuş bir bir kalkanlarını indiriyordu bana. Mesleği nedeni ile kendi yaşadıklarının benzerleri tekrar tekrar karşı taraftan ona anlatıldığı onca yılda neler hissetmiş nasıl dayanmıştı. Anlattıkça anlamaya başlıyordum onu. Ara ara kelimeler avukat Menekşe’den değil de 15 yaşındaki çaresiz çocuktan dökülüyordu.
“Ali’ye o kadar çok yalan söyledim ya da gerçeği söylemek yerine sustum ki yaptığım haksızlıktan öte zalimlik gibi gelmeye başladı bana. 38 yaşında koskoca adam banyoda mastürbasyon yaparak tatmin oluyor ne acı bir durum. Hâlbuki yakışıklıdır da eşim, hani adliyede geçmişten kalan bir namı da yok değil. Baya sevgili eskitmiş vaktiyle. İstese benim ona vermediğim veremediğim her şeyi seve seve vermeye hazır o kadar çok kadın var ki etrafında. Neyse, Ali ailem hakkında bazı gerçekleri bilmiyor. Şöyle ki kardeşimin ölümünden 2 sene sonra annem de göçtü gitti. Zavallı kadın nasıl dayansın ki bu acıya, kuzenim olacak o hıyar da evlendi ve Fransa’ya yerleşti. Aslında onu sanıyorum aile meclisi ayarlamış, bir nikâh kıyıp sepetlediler buralardan. Cenazeye gittiğimde öğrendim konuyu, yoksa yakardım canını fena halde ya ona da sıra gelecek yakında. Biz evlenme kararı aldığımızda ailem ile daha doğrusu aile adına ne kaldıysa geride tüm bağlarım kopmuştu. Babam yeniden evlendi, ablam deseniz o zaten çoktan evlenip gitmişti evden. Annemin erkek çocuk doğramamış olması her zaman büyük sorundu sülalemizde, yeni karısı doğurmuş şimdi iki oğlu var. Kardeşim öldüğünde babam da manen ölmüştü benim için zaten, bir tek annem var bu hayatta derdim o da gidince dedim ki kendime ‘işte buraya kadar kızım tek başınasın bu hayatta’. Ali beni tek çocuk biliyor, ne ablam ne ölen kardeşim haberi yok, ailemi yıllar önce kaybettim beni amcam büyüttü onlarla da görüşmüyorum çünkü okumamı istemediler zorla evlendireceklerdi diye bir hikâye uydurdum. Aslında okumamı istememeleri ve evlendirme fikri doğruydu sadece başrole amcamı koydum o kadar. Aile hikâyemi anlatırken sinirimden döktüğüm gözyaşları konuyu açılmamak üzere kapamıştı. Çok kısa bir sürede de evlendik zaten.”
Gözyaşları durmak bilmiyordu ve ben akan yaşı durdurmanın ertelemekten başka bir şey olmadığına inananlardanım. Erteletmedim.
“ Ben büyük bir dava almıştım namus adına işlenmiş bir töre cinayeti. Oldukça yoğun bir çalışma temposu içerisindeydim. Zaten ikimizin de evi eşyaları vardı, sonuçta çocuk da değiliz. Nikah günü aldık sade bir törenle evlendik ben onun evine yerleştim. Dava yüzünden balayı gibi teferruatları sonraya erteledik. Aşk ve mantık arası bir ilişki benim adıma. Sanırım Ali içinde öyleydi. Nikâhtan sonra birkaç arkadaş yemeğe gittik, anlattıklarıma bakarak eğlenmekten anlamayan biri olduğumu sanmayın. Harika bir akşam geçirdik, yedik, içtik danslar ettik, hatta dans pistinde ilk öpücüğümü de aldım. Kafam güzel mutluyum, geçmişin hayaletleri uçmuş gitmiş. Saatler ilerleyip de eve geldiğimizde beni bekleyen çok romantik bir ortam, gül yaprakları, şampanya, mumlar hafif bir müzik. Tabi alkolün etkisi dışında sarhoşluğum bu manzaralardan da kaynaklanıyordu. Yatağa geçtik, bana dokunması, öpmesi, soyunmaya başladıkça karnımda bir yumru hissi uyandırmaya başladı. Sonra nereden bilsin garibim ‘sen benimsin’ dedi. İşte o anda her şey bitti. Lanet olası pislik de bunu söylerdi, sen benimsin. O gece milat oldu sanıyordum ama geçen gün gördüğüm manzara daha büyük milat oldu ve beni buraya getirdi.”
İnsan psikolojisinde travmaları tetikleyen kilit noktalar vardır. Böyle bir durum yaşanmıştı işte. Bunu ne Menekşe ne de Ali tahmin edebilirdi. Maalesef bir kelime her şeyi değiştirmeye yetiyordu bazen.
Bundan sonra tek isteğim karşımda ikisini birlikte görmekti. Birken iki olmak öyle güzeldi ki, tatmaları için aracı olmaya sabırsızlandım. Eşini de alıp gelmesi için ikna etmem kısa sürdü. Gerçekten çözüm arayanları böyle de ayırt edebiliyor insan. Umutluydum. Emindim. Yine ve daima.
Menekşe yetişkin bir kadın olarak karşımda oturuyor olsa da içindeki yaralı çocuğun acılarının dindirilmesine ihtiyacı vardı. Üstelik bu acıları paylaşmak konusunda büyük bir sıkıntı içindeydi.
- Hemen arıyorum Gökçen hocayı, yarın geleceğimizi söyleyeyim.
İkinci seans not: Menekşe eşi Ali ile saat 10.00 gelecek. Ali’nin konuya tepkisini merak ediyorum. Menekşe çocukluğunda yaşadıklarını eşi ile paylaşacak mı belirsiz.
Onları beklerken düşünüyordum. Tam da şunu not almışım o sabah; İnsanın insana ettiği kötülüklerin sınırları nerede çizildi ya da çizildi mi?
Böylesi olaylar karşısında profesyonelliğimi korumaya çalışsam da kanımın adeta donduğunu hissediyorum.
Ali 38 yaşında, fiziksel açıdan oldukça sağlıklı görünen bir adamdı. Güzel bir gülümsemesi vardı, aklımda kalan. Gri beyaz saçlarını uzaktan gören yaşını daha büyük zannedebilirdi ama aksine yüz hatları çok yumuşaktı. İnsana güven veren bir hali vardı Menekşe’nin söylediği gibi yakışıklı ve kadınların dikkatini çekebilecek biriydi. Peki, asıl merak konusu nasıl bir tepki verecekti Ali… Bize ne kadar yardım edecekti…
“Merhaba Gökçen Hanım, evet işte buradayım buradayız. Dün Menekşe ile görüşmüşsünüz, akşam konuyu bana açtığında biraz şaşırdım aslında şaşkınlığımdan fazlaca da memnun oldum konunun gündeme gelmesinden. Kendi adıma söylemeliyim ki evliliğim için zor bir noktaya doğru gelmekteydim. Menekşeyi çok seviyorum, dün kendisine de söyledim evimizdeki varlığı bana huzur veriyor. Ancak ilişkimizin eksik yanı beni yormaya başlamıştı. Öyle bir zamanda açıldı ki bu konu anlatamam, tabiri caizse tam 12’den vurdu Menekşe.”
Ona vajinismusu anlattım. Hayatımda en çok bahsettiğim şeylerden biri olan vajinismusu. Maalesef vajinismusu. Biliyordu Ali. Dinlemişti, hem de benden. Menekşe’nin internet göz atma geçmişinde bulduğunu söylemişti, bu küçük hafiyeliği sonraki seanslarımızda açacak ve altında ‘beni istemiyor acaba başka şeylerle mi tatmin oluyor’ şüphesini bulacaktık.
Menekşe’nin durumunda sorunun kaynağını açıklamak için geçmişte yaşanan bazı konuları konuşmamız ve bunların yarattığı tahribatı birlikte çözmemiz gerekiyordu. Bir yerden başlamalıydık.
“ Bugün en önemli şeyin hiç kimse tarafından aldatılmamak olduğunu sanırsın. Ama hayatın güneşi asıl senin kimseyi aldatmadığın gün doğar.” Emerson
Menekşe, tam da konuştuğumuz üzre kararlı ve sakindi. Bastırmaya çalıştığı heyecanı ve korkusu bana umut olarak geçiyordu, çözmek için her şeyi göze almış bir kadının umudu.
“ Söze nereden başlayacağımı bilmiyorum, o kadar çok şey var ki anlatılacak. Sana geçmişim hakkında bazı şeyleri hiç anlatmadım aslında dünden bu konuşmanın sonunda duyacaklarını dünden önce hiç kimseye anlatmadım. Buna ailem de dâhil. Öncelikle geçen gece uyandım ve seni banyoda gördüm yani şey yapıyordun. Lütfen asma suratını iyi ki uyandım ve seni gördüm, bana tokat atsan böyle bir etki yapamazdı herhalde. Canım utanılacak bir şey değil bu, önceleri sex yapmadığımız için ben kendimden utanmıştım sonra da umursamaz olmuştum bu konuyu. Önemsiz bir detay gibiydi hayatımızda ki ama öyle değilmiş geç de olsa anladım. Öyle çok şey var ki nereden başlasam bilemiyorum. Sanırım sana ailemden bahsederek başlamalıyım.”
Menekşe umduğumdan daha da açık konuşmak üzere gözleriyle müsaade istedi benden. Bunu asla engellemezdim, yolu açıverdim.
Menekşe ailesi hakkında söylediği yalandan bahsettiğinde Ali, koltuğa sırtını yaslayıp eşine döndü. Tüm vücudu gerilmiş, gözlerinde öfke ve kırgınlığın işareti, yarı şaşkın bir halde öylece kaldı. Menekşe önce kardeşinin başına gelenleri ve onun intiharını anlatmaya başladı. Ali bu sefer dehşet içinde eşinin ellerini tutmuş gözyaşlarını silerek duyduklarının gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Menekşe ‘bu olayı 5 yıl boyunca ben de yaşadım’ dediğinde biranda ayağa kalktı.
“ Nasıl, sen ne dediğinin farkında mısın, nasıl yani inanamıyorum tüm bunlara! Menekşe sen neler yaşadın, neden sakladın tüm bunları benden! Nerede o şerefsiz şimdi!
Küfürler savurup bana döndü ve utanmış biçimde, garip bir sakinlikle
“Benim sigara içmem lazım, çıkmam lazım buradan hava almaya ihtiyacım var.” dedi.
Ali, sigara içmezdi ki. Sakinleştirip seansın devamına ikna ettiğimde yaşlanmış gibiydi. Devamını dinlemek istiyordu ama bir yandan da yaşamaya bile isteksizdi sanki.
“ Nasıl sakin olmamı beklersiniz kulaklarıma inanamıyorum. Nasıl bir insan kendi öz kuzenlerine bunu yapar! Menekşe neden daha önce anlatmadın bunları neden suç duyurusunda bulunmadın! Lanet olsun hadi kendin için sustun kardeşine olanlara nasıl kayıtsız kalırsın! Benim âşık olduğum kadın böyle bir haksızlık karşısında nasıl susar anlam veremiyorum. İhanet etsen daha iyiydi. Lanet olsun gidiyorum ben.”
Ali’yi sakinleştirmek mümkün olmadı. Daha doğrusu en iyisi patlamasıydı. Menekşe gözyaşlarına boğulup kaldı. Öncelikli görevim onu sakinleştirmek ve Ali’nin telefon numarasını alıp onu acilen aramaktı. Öyle de yaptım.
Aynı akşam Ali, tek başına karşımdaydı. Bir insan olarak inanamıyordu bunlara, kendi başlarına gelmiş olmasına. Öfkesi dolup dolup taşıyordu, hem üzülüyor hem kızıyordu.
Ona çok sevdiğim bir öyküyü anlattım.
“ Bir bilgeye ‘nasıl insan oluruz’ diye sormuşlar. ‘üç adım atlamakla’ diye cevap vermiş bilge kişi; önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir; insanlığa attığın ilk adım budur. Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insansın ve insan olursun demiş bilge.
Menekşe, insandı, fark etmemişti, hatası değil, kaderiydi. Ama birlikte değiştirebilirlerdi bunu, büyümüş ve sevmişlerdi.
Bazen unutmaya çalışırız kötü anıları, kaçmak kurtulmak isteriz. Biz kaçsak da o kovalar bizi. Başarabilenler yok değildir, bu konuda zorlananlar ise bir gün gerçeklerle mutlaka yüzleşir.
Menekşe ve Ali zor olanı başardılar. 10 gün boyunca her gün yeniden tanıdılar birbirlerini. Onlarla çalışırken sadece vajinismus sorununa çözüm getirmedik, evliliklerini de daha sağlam temellere oturttuk. Son seans sonrası Ali bu şekilde ifade etmişti duygularını.
“ Hayatta kazananların daima kaybedenlerin yapmak istediklerini yapanlardan çıktığını unutma” der Jackson Brown. Küçük bir savaş vermiştik geçmişin acı hatıralarının hayaletlerine karşı ve kazanan Menekşe ile Ali oldu. Ne mutlu!
Kadının Gücü
“5 yıl boyunca çimdiklene çimdiklene, itilip kakılarak ne kadar kaçmaya çalışsam da kurtulamadığım bir eziyeti yaşadım. Bunu bana yapan kuzenimdi, öz be öz amcamın oğlu. 18 yaşıma geldiğim gün işime yaramazsın artık dediğinde kahkahalarla gülmüştüm. Yaşım beni kurtarmasaydı da zaten ben kaçacak kurtulacaktım ondan. Herkes başaramazsın demişti baban seni nasıl oldu da liseye gönderdi hadi lise okudun asla üniversite okumana izin vermezler demişti. Kaçacaktım kurtulacaktım meğer yaşlanmışım beyefendinin gözünde, bilseydim ben gidince aynı şeyi kardeşime yapacağını asla ayrılmazdım evden ya da kardeşimi de yanıma alırdım. Düşünemedim tek istediğim oradan kurtulmaktı. Zavallı minik bebeğim daha 15 yaşındaydı astı kendini, o pislik yüzünden canına kıydı. Çok düşünmüştüm ölmeyi ama korkuyordum öyle çok korkuyordum ki her defasında kitaplara sığınır okur okur hayal kurardım. Benim kurtuluşum kitaplar oldu doktor. Şimdi ise yıllarca kafamı gömdüğüm kitaplar derdime çare olmuyor.”
Menekşe, genç yaşına rağmen çökmüş omuzları ve yılların gerginliğiyle harmanlanmış meslek yorgunluğunun izleri ile birleşmiş sert yüz hatları ile mahkeme salonlarında karşılaşmaktan rahatsız olacağınız türden biriydi. Bu rahatsızlık tabi o karşı tarafta ise yaşanır zira mesleki anlamda tuttuğunu kopartan bir kadın.
“ Benim baktığım davalar tecavüz, taciz, aile içi şiddet ve ihmal davaları Gökçen hocam. Kendi yaralarıma merhem olamasam da başka kadınları savunurken rahatlıyorum. Biliyorum işin özüne bakıldığında kendimi kandırıyorum, psikolojide savunma mekanizmalarında örnek vaka olarak gösterilebilirim aslında. Terzinin kendi söküğünü dikemediği durumda bende başkalarının söküklerini dikerek huzur buluyordum yıllarca. Ta ki o hayatıma girene kadar. Niye evlendim ki ben, hangi akla hizmet yaptım bunu bilmiyorum. Hadi evlendim oldu bir kere, e sex yok hayatımızda, boşanamıyorum da.”
Artık o söküğü dikmek istiyordu. Kendi söküğünü, başkalarınınkini dikmeye devam edebilirdi sonrasında yine. Yaşadığı olumsuzluklarla baş etmede duyduğu öfkeyi mesleki hırslarıyla birleştirmiş ve başarılı olmak için aracı ilan etmişti yıllarca. Artık daha normal bir duygu durumu içinde olmak ve tabii ki ilişkisini adam akıllı yaşamak istiyordu. Boşanmak isteseydi çoktan boşanırdı zaten, bundan emindim. Evliliğine tutunduğu, eşini sevdiği için ve en önemlisi mutlu olmayı herkes gibi hak ettiğini bildiği için benimleydi.
“Nasıl bir süreç yaşadık ya da yaşayamadık anlatmam gerekiyor biliyorum. Şöyle 7 aylık evlilik ya da ev arkadaşlığı demek lazım herhalde bizim durumumuzda buna. Öyle ya da böyle gidiyordu. İlk bir ayın sonunda eşim baktı ki benden ona cinsel anlamda kadınlık yok, denemedi bile, sadece sordu neden diye. Yapamıyorum diyebildim sadece. Şansıma o dönem ikimizin de ilgilenmesi gereken oldukça ciddi davaları vardı. İşe gömdük kafalarımızı ve bugüne geldik. Sabırla bekliyordu da ben onu banyoda mastürbasyon yaparken görünce ne yapacağımı bilemedim. Zaten bildiğim şeyle yüzleştim ve sanırım ağır geldi.”
Bildiği bir şeyle yüzleşmişti evet, şimdi onu bilmek zorunda kaldığını unutmak istiyordu. Karışık gibi değil mi… Değildi.
Menekşe, soruları benim adıma soruyor, sonra da cevap veriyordu. Mesleğinin verdiği bir alışkanlıktan kaynaklandığını biliyordum bu durumun. Kendi sorunu ile ilgili konuşurken kelimelerle oynuyordu adeta. Sevmiştim bu halini ve müdahale etmek yerine konuşmasını akışına bırakmayı tercih ettim. Hazırdı çözülmeye ve akan nehrin önüne set çekmek gibi bir niyetim yoktu. Zaten onun içinde örülü olan seti yıkmak değil miydi amacımız? Tek merak ettiğim konu Alin’in nasıl biri olduğu ve tedavi aşamasında nasıl bir tepki vereceğiydi.
“ Ali yani eşim çocukken yaşadıklarımdan habersiz. Asla anlatmadım, aslında bunu konuştuğum ilk kişi sizsiniz. Ali ile mahkeme salonunda aynı davanın tarafları olarak tanıştık. Davanın içeriği önemli değil ama karşımda kim olsa çiğ çiğ yiyebileceğim bir konuydu onu söyleyebilirim. Çok keyif aldım onunla yaşadığım o adli sürtüşmeden. İyi rekabet etti benimle ama haksızlardı haliyle de kaybettiler. Dava sonrası ofisime çiçek yollamış ‘gördüğüm en dişli ve DİŞİ rakiptin’ diye bir notla birlikte. Birden bir şey oldu ve ardından gelen telefonda teklif ettiği yemekte buldum kendimi. Uzun sohbetler, birlikte gidilen filmler derken aylar geçti yakındık ama aynı zamanda uzak. Adını koymaya çalışıyordu farkındaydım. Zamanla ona güvendim, kendimce koyduğum mesafeyi biraz aştım mesela elimi tuttuğunda ilkti o. Benim daha önce hayatımda kimse olmadı, şey biliyorsunuz işte geçmişimi saymazsak. Ne sevgili ne erkek arkadaş bilmedim kitaplardan ve sonrasında işimden başka bir şey girmedi hayatıma. Varlığı ile yüreğimde öyle bir yere dokundu ki kapıldım, farklı bir kırılma yaşadım. Hiç unutmuyorum tam 7 ay olmuştu ne tesadüf ki evliliğimin de 7. ayı ve buradayım neyse cumartesi öğlen saatlerinde buluştuk. Sinemaya gittik önce, sinemada elimi tuttu neyse ki sinema salonu, yüzüm ne haldeydi bilmiyorum ama karanlık salonda gergin ve garip bir halde perdede akan görüntülere baktım ve kaldım. Garip bir huzur ve rahatlık çökmeye başladı bir süre sonra film bitti dışarı çıktık. ‘Şimdi yemeğe gidiyoruz’ dedi bana, her şeyi önceden ayarlamış özel bir masa mumlar hatta müzik. E bende salak değilim yaşım olmuş 35 o deseniz 37 beklenti belli, ya da ben art niyetli düşünüyordum. Yemek güzeldi sohbetimizde keyifliydi, yemeğin sonuna doğru paldır küldür lafa dalıp evlenme teklif etti hem de dizlerinin üzerine çökerek ensemde kemancı gıy gıy aptala döndüm. Bende romantizm ne gezer, içim katran karası taş olmuşum ben.”
Sözlerinin arasında gözlerinden akan yaşları silerken öyle bir kahkaha attı ki içindeki acıyı tarif edecek kelime bulmakta zorlandığı belliydi. Bir kadın bunca acıyla böyle ayakta kalsın ve de kariyerinde başarılı olsun. Kadınların gücüne bir kez daha inandım. Kendi adıma gurur duydum. Menekşe yorgun bir savaşçı gibi oturduğu koltukta karşımda durmuş bir bir kalkanlarını indiriyordu bana. Mesleği nedeni ile kendi yaşadıklarının benzerleri tekrar tekrar karşı taraftan ona anlatıldığı onca yılda neler hissetmiş nasıl dayanmıştı. Anlattıkça anlamaya başlıyordum onu. Ara ara kelimeler avukat Menekşe’den değil de 15 yaşındaki çaresiz çocuktan dökülüyordu.
“Ali’ye o kadar çok yalan söyledim ya da gerçeği söylemek yerine sustum ki yaptığım haksızlıktan öte zalimlik gibi gelmeye başladı bana. 38 yaşında koskoca adam banyoda mastürbasyon yaparak tatmin oluyor ne acı bir durum. Hâlbuki yakışıklıdır da eşim, hani adliyede geçmişten kalan bir namı da yok değil. Baya sevgili eskitmiş vaktiyle. İstese benim ona vermediğim veremediğim her şeyi seve seve vermeye hazır o kadar çok kadın var ki etrafında. Neyse, Ali ailem hakkında bazı gerçekleri bilmiyor. Şöyle ki kardeşimin ölümünden 2 sene sonra annem de göçtü gitti. Zavallı kadın nasıl dayansın ki bu acıya, kuzenim olacak o hıyar da evlendi ve Fransa’ya yerleşti. Aslında onu sanıyorum aile meclisi ayarlamış, bir nikâh kıyıp sepetlediler buralardan. Cenazeye gittiğimde öğrendim konuyu, yoksa yakardım canını fena halde ya ona da sıra gelecek yakında. Biz evlenme kararı aldığımızda ailem ile daha doğrusu aile adına ne kaldıysa geride tüm bağlarım kopmuştu. Babam yeniden evlendi, ablam deseniz o zaten çoktan evlenip gitmişti evden. Annemin erkek çocuk doğramamış olması her zaman büyük sorundu sülalemizde, yeni karısı doğurmuş şimdi iki oğlu var. Kardeşim öldüğünde babam da manen ölmüştü benim için zaten, bir tek annem var bu hayatta derdim o da gidince dedim ki kendime ‘işte buraya kadar kızım tek başınasın bu hayatta’. Ali beni tek çocuk biliyor, ne ablam ne ölen kardeşim haberi yok, ailemi yıllar önce kaybettim beni amcam büyüttü onlarla da görüşmüyorum çünkü okumamı istemediler zorla evlendireceklerdi diye bir hikâye uydurdum. Aslında okumamı istememeleri ve evlendirme fikri doğruydu sadece başrole amcamı koydum o kadar. Aile hikâyemi anlatırken sinirimden döktüğüm gözyaşları konuyu açılmamak üzere kapamıştı. Çok kısa bir sürede de evlendik zaten.”
Gözyaşları durmak bilmiyordu ve ben akan yaşı durdurmanın ertelemekten başka bir şey olmadığına inananlardanım. Erteletmedim.
“ Ben büyük bir dava almıştım namus adına işlenmiş bir töre cinayeti. Oldukça yoğun bir çalışma temposu içerisindeydim. Zaten ikimizin de evi eşyaları vardı, sonuçta çocuk da değiliz. Nikah günü aldık sade bir törenle evlendik ben onun evine yerleştim. Dava yüzünden balayı gibi teferruatları sonraya erteledik. Aşk ve mantık arası bir ilişki benim adıma. Sanırım Ali içinde öyleydi. Nikâhtan sonra birkaç arkadaş yemeğe gittik, anlattıklarıma bakarak eğlenmekten anlamayan biri olduğumu sanmayın. Harika bir akşam geçirdik, yedik, içtik danslar ettik, hatta dans pistinde ilk öpücüğümü de aldım. Kafam güzel mutluyum, geçmişin hayaletleri uçmuş gitmiş. Saatler ilerleyip de eve geldiğimizde beni bekleyen çok romantik bir ortam, gül yaprakları, şampanya, mumlar hafif bir müzik. Tabi alkolün etkisi dışında sarhoşluğum bu manzaralardan da kaynaklanıyordu. Yatağa geçtik, bana dokunması, öpmesi, soyunmaya başladıkça karnımda bir yumru hissi uyandırmaya başladı. Sonra nereden bilsin garibim ‘sen benimsin’ dedi. İşte o anda her şey bitti. Lanet olası pislik de bunu söylerdi, sen benimsin. O gece milat oldu sanıyordum ama geçen gün gördüğüm manzara daha büyük milat oldu ve beni buraya getirdi.”
İnsan psikolojisinde travmaları tetikleyen kilit noktalar vardır. Böyle bir durum yaşanmıştı işte. Bunu ne Menekşe ne de Ali tahmin edebilirdi. Maalesef bir kelime her şeyi değiştirmeye yetiyordu bazen.
Bundan sonra tek isteğim karşımda ikisini birlikte görmekti. Birken iki olmak öyle güzeldi ki, tatmaları için aracı olmaya sabırsızlandım. Eşini de alıp gelmesi için ikna etmem kısa sürdü. Gerçekten çözüm arayanları böyle de ayırt edebiliyor insan. Umutluydum. Emindim. Yine ve daima.
Menekşe yetişkin bir kadın olarak karşımda oturuyor olsa da içindeki yaralı çocuğun acılarının dindirilmesine ihtiyacı vardı. Üstelik bu acıları paylaşmak konusunda büyük bir sıkıntı içindeydi.
- Hemen arıyorum Gökçen hocayı, yarın geleceğimizi söyleyeyim.
İkinci seans not: Menekşe eşi Ali ile saat 10.00 gelecek. Ali’nin konuya tepkisini merak ediyorum. Menekşe çocukluğunda yaşadıklarını eşi ile paylaşacak mı belirsiz.
Onları beklerken düşünüyordum. Tam da şunu not almışım o sabah; İnsanın insana ettiği kötülüklerin sınırları nerede çizildi ya da çizildi mi?
Böylesi olaylar karşısında profesyonelliğimi korumaya çalışsam da kanımın adeta donduğunu hissediyorum.
Ali 38 yaşında, fiziksel açıdan oldukça sağlıklı görünen bir adamdı. Güzel bir gülümsemesi vardı, aklımda kalan. Gri beyaz saçlarını uzaktan gören yaşını daha büyük zannedebilirdi ama aksine yüz hatları çok yumuşaktı. İnsana güven veren bir hali vardı Menekşe’nin söylediği gibi yakışıklı ve kadınların dikkatini çekebilecek biriydi. Peki, asıl merak konusu nasıl bir tepki verecekti Ali… Bize ne kadar yardım edecekti…
“Merhaba Gökçen Hanım, evet işte buradayım buradayız. Dün Menekşe ile görüşmüşsünüz, akşam konuyu bana açtığında biraz şaşırdım aslında şaşkınlığımdan fazlaca da memnun oldum konunun gündeme gelmesinden. Kendi adıma söylemeliyim ki evliliğim için zor bir noktaya doğru gelmekteydim. Menekşeyi çok seviyorum, dün kendisine de söyledim evimizdeki varlığı bana huzur veriyor. Ancak ilişkimizin eksik yanı beni yormaya başlamıştı. Öyle bir zamanda açıldı ki bu konu anlatamam, tabiri caizse tam 12’den vurdu Menekşe.”
Ona vajinismusu anlattım. Hayatımda en çok bahsettiğim şeylerden biri olan vajinismusu. Maalesef vajinismusu. Biliyordu Ali. Dinlemişti, hem de benden. Menekşe’nin internet göz atma geçmişinde bulduğunu söylemişti, bu küçük hafiyeliği sonraki seanslarımızda açacak ve altında ‘beni istemiyor acaba başka şeylerle mi tatmin oluyor’ şüphesini bulacaktık.
Menekşe’nin durumunda sorunun kaynağını açıklamak için geçmişte yaşanan bazı konuları konuşmamız ve bunların yarattığı tahribatı birlikte çözmemiz gerekiyordu. Bir yerden başlamalıydık.
“ Bugün en önemli şeyin hiç kimse tarafından aldatılmamak olduğunu sanırsın. Ama hayatın güneşi asıl senin kimseyi aldatmadığın gün doğar.” Emerson
Menekşe, tam da konuştuğumuz üzre kararlı ve sakindi. Bastırmaya çalıştığı heyecanı ve korkusu bana umut olarak geçiyordu, çözmek için her şeyi göze almış bir kadının umudu.
“ Söze nereden başlayacağımı bilmiyorum, o kadar çok şey var ki anlatılacak. Sana geçmişim hakkında bazı şeyleri hiç anlatmadım aslında dünden bu konuşmanın sonunda duyacaklarını dünden önce hiç kimseye anlatmadım. Buna ailem de dâhil. Öncelikle geçen gece uyandım ve seni banyoda gördüm yani şey yapıyordun. Lütfen asma suratını iyi ki uyandım ve seni gördüm, bana tokat atsan böyle bir etki yapamazdı herhalde. Canım utanılacak bir şey değil bu, önceleri sex yapmadığımız için ben kendimden utanmıştım sonra da umursamaz olmuştum bu konuyu. Önemsiz bir detay gibiydi hayatımızda ki ama öyle değilmiş geç de olsa anladım. Öyle çok şey var ki nereden başlasam bilemiyorum. Sanırım sana ailemden bahsederek başlamalıyım.”
Menekşe umduğumdan daha da açık konuşmak üzere gözleriyle müsaade istedi benden. Bunu asla engellemezdim, yolu açıverdim.
Menekşe ailesi hakkında söylediği yalandan bahsettiğinde Ali, koltuğa sırtını yaslayıp eşine döndü. Tüm vücudu gerilmiş, gözlerinde öfke ve kırgınlığın işareti, yarı şaşkın bir halde öylece kaldı. Menekşe önce kardeşinin başına gelenleri ve onun intiharını anlatmaya başladı. Ali bu sefer dehşet içinde eşinin ellerini tutmuş gözyaşlarını silerek duyduklarının gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Menekşe ‘bu olayı 5 yıl boyunca ben de yaşadım’ dediğinde biranda ayağa kalktı.
“ Nasıl, sen ne dediğinin farkında mısın, nasıl yani inanamıyorum tüm bunlara! Menekşe sen neler yaşadın, neden sakladın tüm bunları benden! Nerede o şerefsiz şimdi!
Küfürler savurup bana döndü ve utanmış biçimde, garip bir sakinlikle
“Benim sigara içmem lazım, çıkmam lazım buradan hava almaya ihtiyacım var.” dedi.
Ali, sigara içmezdi ki. Sakinleştirip seansın devamına ikna ettiğimde yaşlanmış gibiydi. Devamını dinlemek istiyordu ama bir yandan da yaşamaya bile isteksizdi sanki.
“ Nasıl sakin olmamı beklersiniz kulaklarıma inanamıyorum. Nasıl bir insan kendi öz kuzenlerine bunu yapar! Menekşe neden daha önce anlatmadın bunları neden suç duyurusunda bulunmadın! Lanet olsun hadi kendin için sustun kardeşine olanlara nasıl kayıtsız kalırsın! Benim âşık olduğum kadın böyle bir haksızlık karşısında nasıl susar anlam veremiyorum. İhanet etsen daha iyiydi. Lanet olsun gidiyorum ben.”
Ali’yi sakinleştirmek mümkün olmadı. Daha doğrusu en iyisi patlamasıydı. Menekşe gözyaşlarına boğulup kaldı. Öncelikli görevim onu sakinleştirmek ve Ali’nin telefon numarasını alıp onu acilen aramaktı. Öyle de yaptım.
Aynı akşam Ali, tek başına karşımdaydı. Bir insan olarak inanamıyordu bunlara, kendi başlarına gelmiş olmasına. Öfkesi dolup dolup taşıyordu, hem üzülüyor hem kızıyordu.
Ona çok sevdiğim bir öyküyü anlattım.
“ Bir bilgeye ‘nasıl insan oluruz’ diye sormuşlar. ‘üç adım atlamakla’ diye cevap vermiş bilge kişi; önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir; insanlığa attığın ilk adım budur. Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Nihayet sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insansın ve insan olursun demiş bilge.
Menekşe, insandı, fark etmemişti, hatası değil, kaderiydi. Ama birlikte değiştirebilirlerdi bunu, büyümüş ve sevmişlerdi.
Bazen unutmaya çalışırız kötü anıları, kaçmak kurtulmak isteriz. Biz kaçsak da o kovalar bizi. Başarabilenler yok değildir, bu konuda zorlananlar ise bir gün gerçeklerle mutlaka yüzleşir.
Menekşe ve Ali zor olanı başardılar. 10 gün boyunca her gün yeniden tanıdılar birbirlerini. Onlarla çalışırken sadece vajinismus sorununa çözüm getirmedik, evliliklerini de daha sağlam temellere oturttuk. Son seans sonrası Ali bu şekilde ifade etmişti duygularını.
“ Hayatta kazananların daima kaybedenlerin yapmak istediklerini yapanlardan çıktığını unutma” der Jackson Brown. Küçük bir savaş vermiştik geçmişin acı hatıralarının hayaletlerine karşı ve kazanan Menekşe ile Ali oldu. Ne mutlu!